İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ruhunun Nasıl Bir Değişime Gireceğini Bilemezsin; Penny Dreadful | Dizi İncelemesi #5

Son güncelleme tarihi 30 Ağustos 2020

Merhaba arkadaşlar, bugün, uzun bir aradan sonra beni aşırı etkileyen bir dizinin incelemesini yapacağım. Gerek karakterler, gerek oyuncuların aksanları gerekse kurgu olarak inanılmaz bir detaya sahipti Penny Dreadful. Diziyi bitireli epey zaman oldu, incelemesini yeni yapıyorum, ama hala etkilerini üzerimde taze bir şekilde hissedebiliyorum.

Uzun bir inceleme olacağını düşünüyorum, bunun üzerine elimden geldiğince spoiler vermemeye dikkat edeceğim, ama söz vermek de istemiyorum. Çünkü bazı konulara değinmeden yazıyı ilerletemeyebilirim. Her neyse, ilk önce Penny Dreadful dizisini keşfetme maceramdan başlamak istiyorum.

Ben diziyi, yanlış hatırlamıyorsam, 2017 yılının kış aylarında izlemeye başladım. Sanırım diziye başlamamın büyük nedeni dayımın ısrarlarıydı ve iyi ki de başlamışım. 🙂 Bundan birkaç ay önce dizinin iptal edildiğini, hayranların da bunun üzerine epey yaygara çıkardıklarını gördüm. Açıkçası, o zamanlar ben de başından beri dizinin takipçisi olsaydım çok fazla üzülürdüm. Çok daha genişletilebilir bir kurguyla, birkaç sezon yapılması gerektiğini düşünüyorum. Ama diğer bir yandan baktığımızda da sanırım zamanında bitirilen bir dizi olmuş olabilir. Açıkçası, dizi şirketlerin bunu neden yaptığını anlamış değilim. Artık ne düşündülerse!

Penny Dreadful birinci sezon sekiz, ikinci sezon on, üçüncü sezon da dokuz (ki en sevdiğim, inanılmaz etkilendiğim sezon) olmak üzere toplam üç sezon halinde yayımlandı. Toplamda 27 bölümü çok kısa bir zaman diliminde, neler olacağını merak ederek bitirdim. Dizide en sevdiğim detaylar, başta da söylediğim gibi oyunculukları, İngiliz aksanları… Ah, o Vanessa’nın İngiliz aksanı ve oyunculuğu… Muhteşemdi! Imdb’de puanı 8,2 ve kesinlikle sonuna kadar hak ettiğini düşünüyorum.

Bilmiyorum, belki bazılarınız benim gibi sevmeyebilir, ama herkesin kendi görüşü.

Ah, diziye dair resimlerini yeniden inceliyorum da, anlatmaya nereden başlayacağımı bilmiyorum yine. O kadar detay o kadar anlatmak istediğim olay var ki, umarım hiçbirini atlamam. Karakterleri dahi tek tek anlatmak istiyorum. Sanırım konusunu anlatarak başladığımda daha iyi olacak.

KONUSU

Korku, gerilim türünde olan Penny Dreadful, Victorya Dönemi’nin Londra’sında geçmektedir. Dizide o dönemin edebiyat karakterleri Dorian Gray ve Dr. Frankenstein yer almaktadır. (Diziyi ilgi çekici kılan da bu bence. Her ne kadar Dorian Gray’in üzerine pek fazla düşülmeyip, onu tamamen kadınlara düşkün bir karakter yapmış olsalar da, Reeve Carney güzel iş başarmış, izlenmesi keyifli detaylardı.) Diğer bir yandan dizi, ilk bölümden itibaren kötü güçlerle savaşta olan bir genç kızın hayatını anlatmayı konu edinmiştir. Vanessa Ives (Eva Green), dinine düşkün bir genç kızdır, bununla birlikte aydınlığı aramaktadır. Fakat kendisine musallat olan kötü güçler yüzünden bir türlü rahat nefes alamamıştır. Aynı evde yaşadığı Sir Malcolm (Timothy Dalton), kızını o dönemin bilinmeyen kötülüklerine kaptırmış, bir babadır. Bilinmeyen diyorum çünkü, sonrasında kızını kaçıran garip yaratıkların vampir olduğunu öğrenecekler. Zaten edebiyat kitaplarında da, hakkında yapılan çoğu filmlerde de vampirlerin o dönem Victorya Londra’sında çıkmış olduğunu görüyoruz.

Vanessa ve Sir Malcolm zaman içerisinde kendilerini bu kötü güçlerle savaşmaya adamışlardır. Vanessa, bir süre sonra Ethan Chandler’ı (Josh Hartnett), bir gösteri sırasında görür ve daha sonra onu bulur. Ethan, bir kurt adamdır ve döneminde Karın Deşen Jack adını verdikleri kişinin ta kendisidir, ama bunu kimse bilmez, hatta kendisinin dahi içinde bulunan bu canavar hakkında hiçbir fikri yoktur. Sezonun ilerleyen bölümlerinde öğrenecektir. Ki bununla birlikte, takma isminin ‘Tanrı’nın Kurdu’ olduğunu da öğrenecektir. Vanessa, Ethan’ı, bu kötü güçlerle savaşma konusunda yanına çağırır ve birlikte savaşmalarını ister. Ethan ilk başta gördüğü ve yaşadığı durum karşısında dehşete kapılarak bu duruma dahil olmak istemez. Zaten bir nevi kendi ruhu içerisinde çelişkili hissettiği için bu garip olaylara dahil olmak istemez. Ama sonrasında yaşanan olaylar neticesinde işler istediği gibi gitmez ve zaman içerisinde bu gruba dahil olduğunu fark eder.

Birinci sezonda, Sir Malcolm’un kızını aramaya çalışırlarken, diğer bir yanda Dr. Frankenstein (Harry Treadaway), kendi gizli laboratuvarında ölümsüz insan yaratmıştır. bildiğimiz şimşek ile yayılan elektrikle bir insan yaratır ve onunla arkadaş olmaya başlar. Ama ne yazık ki, işler onun da istediği gibi gitmeyerek yıllar önce yarattığı ve terk ettiği ölümsüz yaratık çıkagelir ve Dr. Frankenstein’in hayatını olduğundan daha içler acısı bir duruma sokar. Bir süre sonra Dr. Frankenstein’da kötülükle savaşan gruba katılır. (Bu karakteri de, Rory Kinnear canlandırmaktadır. Kendisi aynı zamanda Black Miror’ın ilk sezonun birinci bölümünde rol almıştır. Bir kez daha söylüyorum cast seçimi kesinlikle çok başarılı.)

Bu yaratıkla durumlar ikinci sezonda daha farklı bir hal almaya başlar. O kadar karışık ve farklı ilerliyor ki açıkçası bazen sırayı karıştırdığımı düşünüyorum. Sezonları da peş peşe izlediğim için hangisi hangi sezonda bazı bölümler karışabilir. Sanırım ikinci sezonda da Dorian Gray karakteri devreye daha fazla giriyor. Birinci sezonda Ethan Chandler’ın hasta, sevdiği kadın, aynı zamanda da bir hayat kadını olan Brona Croft (Billie Piper) ölüyor, sonrasında onun ölümünden yararlanarak Dr. Frankenstein, yıllar önce yarattığı ölümsüz yaratığa canı pahasına kendisi gibi bir kadın yaratacağını söylediği için Brona’nın cansız bedenini işin içine sokuyor. Brona’nın ismini değiştirerek Lily Frankenstein yapıyor, ama Lily’i ölümsüzlükle taçlandırdığında olaylar daha farklı bir hal almaya başlıyor. Ölümsüzlükle bambaşka bir yaratığa dönüşüyor ve bir süre kadar Dorian Gray’le iş birliği yaparak erkeklere dair tamamen bir canavara dönüşüyor. Söylediğim gibi epey karmaşık detaylar var, bir an önce izlemenizi tavsiye ediyorum.

Üçüncü sezon çok daha muhteşem detaylara sahip. Üçüncü sezonu Vanessa’nın tam anlamıyla geleceğine gittiğimiz ve yaşadığı dehşet verici zihin oyunlarına, ele geçirilmelere tanık olduğumuz için daha çok etkilenmiştim. O kadar şeye rağmen hala ayakta kalıp savaşabilmesi de gerçekten harikaydı. Daha söylemem gereken çok fazla şey varmış gibi hissediyorum, ama detaya girdikçe de dizi hakkında spoiler verdiğimi düşünüyorum. Lütfen gidin izleyin, kesinlikle pişman olmayacaksınız. Aksine diziyi bir an önce bitirmek isteyeceksiniz. Karakterler, atmosfer, kurgu her detayıyla muazzam. Sonrasında işin içine kara büyü de giriyor atmosferi bambaşka oluyor. Ve tabii ki bu kadar karanlık detaylardan sonra dizinin sonunun mutlu bitmediğini anlamış olmalısınız. Üzücü, ama gerçek.

Aynı zamanda dizinin dördüncü sezonunun devamına dair çizgi romanlarının çıkacağı haberlerini gördüm, kapaklardan birisi de üstte paylaştığım kapak ve buna benzer beş tane daha farklı kapak var, fakat herhangi bir çizgi roman görmedim. Bu haber beni mutlu etse de, haber 2016 yılında yayılmış, biz 2019’a giriyoruz hala çizgi roman yok. Umarım en kısa zamanda çıkar da mutlu oluruz.

Bir başka dizi incelemesi gelene kadar görüşmek üzere. Umarım bir şey atlamamışımdır. Diziyi izledikten sonra hakkındaki görüşlerinizi aşağıdaki yorumlar kısmından benimle paylaşabilirsiniz. Kendinize çok dikkat edin, güzel haberler temennisiyle. ♥

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Mission News Theme by Compete Themes.