Son güncelleme tarihi 29 Kasım 2021
Overall
-
Kitaba Verdiğim Puan
User Review
( votes)Konusu
Kitapta, Hailsham adında bir yatılı okulda kalan gençlerin büyüme süreçlerini ve okuldan mezun olduklarında yaşadıkları hayatları anlatılıyor.
- Kitabın Günümüz Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Kitabın Yazarı: Kazuo Ishiguro
Kitabın İlk Basım Tarihi: 2005
Orijinal Adı: Never Let Me Go
Sayfa Sayısı: 272
Kategorisi: Roman/Drama
BENİ ASLA BIRAKMA
Yorumuma geçmeden önce kitabın kapağından söz etmek istiyorum ki, kitabın kapağı konusuyla hiçbir şekilde alakalı değil. Gerçi başka bir açıdan kitabın kapağına bakıldığında, karanlık bir ormanın içerisinde masum, beyaz, ışıklar içerisinde bir insanı da simgeliyor. Kitabın derinliklerine inildiğinde bir şekilde kapağının da konuya dair anlamlı olduğunu düşünebiliyor insan. İlk olarak bakıldığında bir aşk romanı olarak görünse de, kitap bir aşk romanı değil, tamam içerisinde aşk da var, ama aşk romanı olarak ele alınmamalı. Kitap bir bilim kurgu romanıdır. Ve şu var ki, kitabın bilim kurgu olduğunu öğrenmek için okumanız gerekiyor, hatta bu durum neredeyse son elli sayfasında daha açık bir şekilde işlenmeye ve okuyucuya aktarılmaya başlanıyor. Arka kapak yazısında dahi bilim kurguyla ilgili hiçbir şey yazmıyor, fakat yine de bu durum sizi üzmesin. Kitap içerisinde her şey yerli yerinde işlenmiş. Öyle ki kişi, acaba gerçekte böyle bir şey var mı diye kitabın sonunda sorgulamadan duramıyor. İnsan ürpermiyor değil!
Daha fazla uzatmadan kitabın konusuna geçmek istiyorum. Konusunu okuduğunuzda ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Kısa bir şekilde söylemek gerekirse, kitapta, Hailsham adında bir yatılı okulda kalan gençlerin büyüme süreçlerini ve okuldan mezun olduklarında yaşadıkları hayatları anlatılıyor. Yatılı okul denildiğinde aklınıza günümüzde bilindik yatılı okullar gelmesin sakın. Bir kişi Hailsham yatılı okulundan mezun olduğunda dahi garip bir şekilde okulun ismi sizin üzerinize kazınmış oluyor ve bunu herkes tarafından bir şekilde hissediyorsunuz. Büyüyüp, okuldan mezun olduğunuzda dahi Hailshamlı olarak anılıyorsunuz. Bu, bir bakıma ürkütücü olsa da oradan mezun olanlar açısından bir sorun teşkil etmiyor.
Beni Asla Bırakma kitabında, okuldan mezun olan üç yakın arkadaş, Kathy H, Ruth ve Tommy D’nin hayatları anlatılıyor. Kitabın başlangıcı, arka kapak yazısında da belirtildiği gibi, 31 yaşına gelen ve bakıcı olan Kathy’nin yıllar sonra arkadaşlarını bulmasıyla geçmişte yaşadıklarını hatırlattığını görüyoruz.
Beni Asla Bırakma kitabı Kathy’nin bakış açısıyla ilerliyor. Okuyucu, her şeyi Kathy’nin gözünden görüyor ve anlamaya çalışıyor. Her ne kadar bu durum bazı yerlerde kopukluklara yol açsa da, hiçbir şekilde okuyucuyu sıkmıyor. Aksine, daha fazla okuyup neler olduğunu bir an önce öğrenmek istiyorsunuz. Garip bir şekilde merak uyandırıyor.
Kitabı okudukça karakterlere daha çok bağlandığınızı fark ediyorsunuz. Kathy’nin üzüntüleri, Tommy’nin arkadaşları tarafından yaşadıkları, Ruth’un kendisini bulma süreci etkileyici bir şekilde işleniyor. Belki de, kitabın merak uyanmasına yardımcı olan kısmı da bu yaşadıkları hayatlardı. Öyle ki, kitabın sonlarına doğru okuyucuyu daha büyük bir şok bekliyor. Şuan bunu söyleyip söylememekte çok kararsızım, ama sanırım söylemeyeceğim, çünkü söylersem eğer büyüsü kaçacak ve kitabı okumayanlarınız için kötü bir şey olacak. Bu durum kitabı daha fazla merak etmenize yol açacak. Ben gerçekten öyle bir şey olduğunu öğrendiğimde gerçekten şok olmuştum ki, Kathy, Ruth ve Tommy’nin neler düşündüğünü tahmin edemiyorum. Bu kısım kitapta işlendi, ama ne biliyim bana biraz sade geldi. Ne için yaratıldıklarını hemen kabullendiler gibi geldi bana. Bilmiyorum, belki de bebeklikten beri Hailsham’da oldukları için ve kendilerine öğretilen detaylar olduğu için buna da o kadar üzülmüyorlar.
Okulda öğretilenler demişken, yatılı okulun en büyük özelliği de, öğrencilerine çok önem vermeleridir. Her seferinde sağlıklarına dikkat etmeleri söylenir, sanata dair yaratıcı olmalarına özen gösterilir ve mümkün olduğunca iyi olmaları için her şeyi yaparlar. Bu kısmın ürkütücü diğer bir yanı da, Hailsham da yaşayan öğrencilerin hiçbirinin ne geleceğe ne de geçmişi olduğudur. Geçmişlerinde sadece Hailsham vardır. Tatillerde, hafta sonlarında hiçbir yere gitmezler, ne aileleri vardır ne de akrabaları. Kitabın ilk sayfalarında bu detaylar insanın meraklanmasına, neler olduğunu anlamak istemesine neden oluyor. İlerleyen sayfalarda da neden bu şekilde olduklarını anlıyorlar. (Sanırım bu sefer bunu demeden duramayacağım, çünkü bu çok daha üzücü bir durum!) Okuldan mezun olduklarında öğrenciler birer bağışçı oluyorlar. Bu da demek oluyor ki, okulda hiçbir geleceklerinin, hiçbir hayallerinin olmaması ileride yardıma muhtaç insanlara organlarını vermeleri gerektiğinden kaynaklıdır. Bu yüzden sağlıklarına iyi bakmaları gerekmektedir. Bu bağış süreçleri de birinci süreçten dördüncü sürece kadar ilerliyor ve çoğu dördüncü süreçte hayatını kaybediyor…
Öğrencileri birer damızlık hayvan olarak yetiştirmeleri ve sonradan kendilerinden hayatlarını başka insanların hayatları için feda etmeleri gerçekten de çok üzücü… Çoğu, bakıcı olarak devam etse de bir süre sonra bağışçı olmaları gerekmektedir, çünkü öğrenciler bu şekilde eğitiliyor. Geleceğe dair plan yapmaları engelleniyor ve kendilerine, başkaları tarafından çizilen yolda ilerlemeleri isteniyor. Mezun olduklarında da bedenlerini yavaş yavaş öldürmeleri…
Beni Asla Bırakma kitabının bilim kurgu tarafı da bu kısım ve öğrencilerin yaratılma süreçleri. Bakın yaratılma diyorum ki, siz görün gizemi. Israrla da söylemiyorum. 🙂
Yaşadıkları süreç boyunca sanata dair herkesin yaratıcı olması isteniyor. Bu durum beni çok etkiledi. Kitapta şöyle bir şey var. Öğrencilerin resim yapması isteniyor ve bununla birlikte beğenilen resimler alınarak ‘Galeri’ adı altında bir yere götürülüp sergilendiği söyleniyor. Kitabın son kısımlarına doğru, öğrencilerin etrafında olan gözetmenlerin bunu neden yaptıklarını öğreniyoruz. Kitabın arka kapağında, ‘Sanat ve aşk zamanı durdurabilir mi?’ diye bir söz var. İlk olarak bu konuda ne denmek istendiği tam olarak anlaşılmasa da, sonlarında, bu anlatacağım kısımda her şey bir şekilde açığa çıkıyor. Öğrencilerin yaptığı resimlerin alınması, onlara sanat ile aşkın kavramını göstermeye çalışıyor. ‘Sanatınız, sizin iç dünyanızı gösterecektir,’ diyor bu kısımda. Öyle ki öğrenciler de buna inanıyordu. İnsanın ruhu, yaratıcılığına bağlıdır, adı altında yaptıkları sanatları aldığına inanıyor ve birbirlerine âşık olan insanların gözetmenlerin yanına gelerek bağış sürelerini uzatmalarına yardımcı olacaklarına inanmışlardı.
Bu durum da, bir yandan bakıldığında da ne kadar üzücü öyle değil mi? Tamam, sanatın insanların iç dünyasını gösterdiğine ben de katılıyorum. Herkes, yaptığı sanatlara kendilerinden büyük bir parça koyarlar, ama burada anlattıkları, öğrencilerin bir şekilde kendilerini kurtarmak için kendilerine sunulan parçaları gözler önüne sermeleridir. Bu da, onlara söylenen bir diğer yalan…
Beni Asla Bırakma kitabını okumayanlar bu yazımdan sonra mutlaka okumalı. Kitabın kapağına bakarak aldanmasın. Pişman olmayacaksınız. Gerçekten de hayata dair güzel ve bir o kadar korkutucu şeyler öğrenebileceğiniz bir roman. Aynı zamanda kitabın 2010 yapımı filmi de mevcut. Filmin yönetmenliğini Mark Romanek yaparken, baş rol oyuncuları da, Carey Mulligan (Kathy), Keira Knigthly (Ruth), Andrew Garfield (Tommy) yer alıyor. Filmini de en kısa zamanda izlemeyi düşünüyorum.
Son olarak söylemek gerekirse eğer başka açıdan bakıldığında, bana göre sanat ve aşk zamanı durdurabilir evet, ama Hailsham öğrencilerine hayır… Onların kaderleri onları yaratanlar tarafından en başında çizilmiş. Hoş, biz ölümü bekleyen ölümlülerin de kaderleri çizilmedi mi?
🍃 Yaratıcı olmak konusunda çok öğrenci tanıdığını söylemişti Bayan Lucy. Resim, çizim, şiir; her biri zor gelmişti bazı çocuklara yıllardır. Sonra bir gün bir eşikten geçmiş ve sanki çiçek açmıştı hepsi. Tommy’nin onlardan biri olması mümkündü. … Yeterince çaba gösteriyorsan, diyordu, ama yine de pek yaratıcı olamıyorsan, o zaman bir sorun yok, endişelenme. İster öğrenci ister gözetmen olsun, hiç kimsenin seni bu yüzden cezalandırmaya ya da baskı yapmaya hakkı yok. Senin hiçbir kabahatin yok. Tommy, böyle demeniz iyi, ama herkes kabahati bende buluyor, dediğinde, kadın derin bir iç çekmiş ve pencereden dışarı bakmıştı. Sonra: ”Sana yardımı olmayabilir,” demişti. ”Ama şunu hep hatırlamalısın: Hailsham’da farklı düşünen en azından bir kişi var. En azından bir kişi, senin iyi bir öğrenci, karşısına çıkan en iyi öğrencilerden biri olduğunu düşünüyor, boş ver ne kadar yaratıcı olup olmadığını.
Kitaba dair alıntılara buradan ulaşabilirsiniz.
İlk yorum yapan siz olun