Son güncelleme tarihi 12 Ocak 2021
SENİN RUHUNDA BASTIRDIĞIN ŞEY NE?
Merhaba arkadaşlar, her ay olduğu gibi bu ay da çizgi roman köşemize hoş geldiniz. Baharın sıcak esintisi, Mart ayına nazaran kendisini daha fazla gösterirken, bu zamanlar ruh hali açısından da daha motive olmamı sağlıyor. Bu ay da, diğer aylar gibi sıkıntılar açısından hiçbir değişiklik kaybetmezken, okuyarak ve yazarak bu sorunları atlatmaya çalışıyorum; her zaman yaptığım gibi. Ben de isterdim, harika günler geçiriyorum, zamanım çok verimli ve mutlu geçiyor demeyi, ama kısmet, ne yapalım, belki ileri ki zamanlarda. 🙂
Bu konuşma, az kalsın, tıpkı Arkham Tımarhanesi ‘nin yarattığı kasvet diyarına doğru gidiyordu, ama hayır, ben şuan o kasvetin içerisinde kaybolmak istemiyorum. Zaten yeterince rahatsız ediyor ve düşünmemeye çabalıyorum. Her neyse, o yüzden hızlı bir şekilde, az önce bahsettiğim Arkham Tımarhanesi ‘ne etkisiz bir giriş yapalım diyorum.

Batman: Arkham Tımarhanesi, isminden de anlaşılacağı üzere bir Batman, DC, çizgi romanı. Açıkça söylemek gerekirse, ben DC evrenini değil de daha çok Marvel evrenini seven taraftayım, ama DC’de de sevdiğim karakterler var. Batman ve Joker; görüldüğü üzere. 🙂 Arkham Tımarhanesi de sevdiğim karakterlerden oluşuyor. Açıkçası, bu çizgi romanı ilk çıktığı zaman, 2016 yılında almıştım. Alma sebebim de, delilik, tımarhane gibi kavramları işleyen kitapları okumayı seviyor oluşumdu. Belki de bu yüzden Joker’i çok seviyorum. Fakat çizgi romanda Joker, gerek çizimleriyle gerekse yaptıklarıyla öyle bir hal alıyor ki, okurken korkmamak elde değil. Joker’i sevip sevmeme konusundaki düşüncelerimi bir süre kadar tarttım, ama yine de bu durum daha fazla Joker kitapları okumak istememe engel olmadı.
Sanırım bu durum, ünlü illüstratör Dave McKean’ın muhteşem yeteneği. Geçen Mart ayında okuduğum ve incelemesini yaptığım, Neil Gaiman’ın yeni çizgi romanı Siyah Orkide’nin harika çizimlerini de o yapmıştı. İncelemeyi okumak isterseniz, buradan bağlantıya gidebilirsiniz. Yine de ben bu Joker’in görünüşünü pek sevemedim. Tamam deli falan, ama bence bu kadar çirkin değil. 🙂 (Bknz: Öhöm Jared Leto/Joker.)

Çizgi romanda insanın ruhunu daraltan garip bir kasvet hakim, bu kasvet ve iç karartıcı mekan daha ilk sayfada kendisini gösteriyor. Çizgi romanın konusuna değinecek olursam eğer, 1 Nisan günü Arkham Tımarhanesi’nde kalan mahkumlar serbest kalıyor ve orada bulunan kendileri gibi deli olmayan görevlileri rehin alıyorlar. Bu tımarhanenin içerisinde elbette Joker de var. Joker, tüm delilerin öncüsü niteliğinde karşımıza çıkıyor. Bu durum çok geçmeden polisler aracılığıyla Batman’ın kulağına gidiyor ve Joker, hem neşesi hem de garip enerjisiyle hiçbir şey olmamış gibi Batman’ı telefondan arayarak olanları kendi ağzından anlatıp, onu yanına çağırıyor. Asıl olay da bu zamandan sonra başlıyor.
Batman, Joker’le telefonda görüşürken onu ikna etmeye, tımarhaneye gitmemek için direnmeye çalışsa da, aynı zamanda en azılı düşmanlarının yanında bulunmakta istemiyor, rehin aldıkları yüzünden çaresiz duruma düşen Batman, Joker’in isteğini kabul etmek zorunda kalıyor. Bu esnada Batman’ın Arkham Tımarhanesi’ne gitmek istememesi için ruhunda, geçmişine dair sakladığı derin izleri vardır. Tımarhaneye girdiğinde oraya ait olduğunu hissetmekten korkmaktadır. Zaten Joker’in de istediği bu değil midir? Birbirlerine olan düşmanlıkları bu yüzden gün yüzüne çıkmıştır. Joker’e göre Batman’le aynı konumdadır. Kendisine deli gözüyle bakılıp, nasıl oluyor da, Batman’a kahraman gözüyle bakıldığını anlamamaktadır. Ona göre herkes delidir ve deliler herkesten çok daha özgürdür.

Aynı zamanda çizgi roman, tımarhanenin sahibi, ismini de aldığı, seçkin psikolog Amadeus Arkham’ın kendisi hakkında yıllar önce yazdığı günlüklerini de kapsamaktadır. Arkham’ın günlüklerini sayfalarca okurken onun geçmişini görüyoruz. İlk olarak, annesinin garip bir şekilde ölümünün ardından yıllar sonra evini bir hastaneye dönüştürmek isteyen Amadeus, bununla birlikte kendi içerisindeki delilikten de sorumludur. Günlüklerini oluşturduğu sayfaları okudukça, onun ruhundaki çaresizliği ve belirsizliği hissedebiliyoruz. Karısı, çocuğu üzerindeki durumlar ve kendisini deliliğe sürükleyen etmenleri görsellerle şahit oluyoruz. Bana göre biraz az gibi gelse de, yine de bir şekilde anlatmak istenileni anlatmış gibi görünüyor. Sonuçta roman Amadeus’un geçmişini anlatmak için tasarlanmamış. (Yine de onu deliliğe iten etmenler de göz önünde bulundurulmuş ve neden Arkham’ı açtığını anlatmış.) Burada daha çok Batman’ın iç yüzünü ve deliliğin sembolünü anlayabilmek için uğraşılmış. Büyük bir sembol de Joker zaten. Kimsenin, Joker deyince aklına aklı başında birisi gelmiyor sonuçta. 🙂

Yeniden kitaba dönecek olursak, kitapta beni etkileyen kısımlar, Batman’ın Arkham Tımarhanesi’ne girdiğinde oradan çıkmak için koridorların içerisine dalması ve olayları öğrenmesi… Ben her zaman zihin, düşünce ve bu gibi psikolojik olaylardan etkilenmiş ve aynı zamanda da çok merak etmişimdir. İnsanların düşünceleri, yaşadıkları, neden böyle oldukları ya da neden delirdikleri çoğu zaman bir sır olarak kalır ve hep yüzeysel anlatılır. Bu kitapta da öyleydi, ama yine de Batman, koridorların arasında, Arkham’ın kalbine daldıkça içeride var olan rahatsız edici ve artık kendi delilikleriyle nefes alan insanları görüyor. Kimisi orada dura dura hastalanmış, sırf kendi acısını birisiyle paylaşmak için birisine dokunup hastalığından ona da bulaştırmak için karanlık koridorlarda dolanıyor, kimisi kendisini şimşeklerin tanrısı sanır, kimisi de bilge…
Ah, gerçekten de Batman’ın yerinde olmak istemezdim. Ki orada olsam kesin bayılırdım. Karanlıktan korkarım. 🙂 Zaten Batman’ın korktuğu da bu durum. Deliler diyarında çok küçük bir kıvılcım insanın tamamen delirmesine yol açabilir. Bir de Batman’ın geçmişinde ailesini kaybetmesinin verdiği acı da korkmasına ve aklını kaybetmesine neden olabilir. Tıpkı Amadeus Arkham gibi…

Joker’in öncülüğünde, tımarhanede bulunan insanlar tıpkı onun gibi acımasız olsalar da, Joker’in yerini hiç kimse tutamıyor. Batman çizgi romanlarında Batman’in azılı düşmanı haline gelen, yüzünün yarısı yanmış olan Two-Face’in taktikleri epey etkiliydi. Çizgi romanda bundan da bahsediliyor. İlk olarak parayla bir şeyleri yapmaya başladığında iki seçeneği olduğunu görüyorlar, ya yazı ya da tura. Bunun engellenmesi için son olarak iskambil kartları verilmişti, ama bu da onun durmasını engellememişti. Artık, en ufak bir şeyi bile bu kartlara ya da herhangi bir şeye danışmadan gidemez olmuştu. Çizgi romanın bir bölümünde bu konuyla ilgili şöyle bir replik var.
-‘Şuan da tuvalete gitmek gibi basit bir kararı bile veremiyor mu? Bence adamın kişiliğini epeyce zedelemişsiniz doktor.’
-‘Bazen, bir şeyi yeniden inşa etmek için, tamamen yıkmamız gerekir Batman.’
çok güzel olmuş beğendim teşekkürler
♥
Buf, prueba a hacer dibujitos. Estos de entendimiento van justitos, y a duras penas logran superar el test de los monos y los plátanos de colores. Especialmente el redactor jefe, otro “seguero venido a menos y casi tan alegre como Batman. Casi. La viva imagen de la felicidad, vamos. customer essay