İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Aşk, Yıllar Geçse de Değişmez; Sabahattin Ali – Kürk Mantolu Madonna | Kitap İncelemesi

Son güncelleme tarihi 29 Ağustos 2020

Overall
5
  • Kitaba Verdiğim Puan
Sending
User Review
90.75% (4 votes)

Konusu

24 yaşındaki bir gencin, yıllar önce, Berlin’de, bir tabloda gördüğü Kürk Mantolu Madonna’ya duyduğu sarsılmaz sevgiyi konu alıyor.

  • Kitabın Günümüz Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
    Kitabın Yazarı: Sabahattin Ali
    Yayınlanma Tarihi: 1943
    Sayfa Sayısı: 163
    Tür: Aşk

‘’Bir ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden meydana çıkıyordu…’’

Sabahattin Ali

Her kelimesiyle yüreğimi uzak diyarlara aldı, götürdü… Ve bir daha da geri getirmedi.

Beni tanıyan insanlar bana, âşık olmadan, 700 sayfalık bir aşk romanını nasıl yazdığımı soruyorlardı. Ben de, bazı şeyler yaşanılmadan da yazılabilir diyordum. Yine, bir bakıma bu düşünceler içerisindeyim, ama fark ettim ki, insan âşık olduğunda hayatı gerçekten de bambaşka görebiliyor. Özellikle de, aşk, karşılıklı olduğunda dünyayı çok başka görebiliyorsun. Gözlerinin önüne bambaşka bir perde açılıyor ve bu, her şeyiyle güzel bir yere açılıyor. Şimdi fark ediyorum ki, keşke Esinti romanını âşık olarak yazsaymışım, o zaman çok daha güzel olabilirdi. 🙂

Olsun, yine de pişman değilim, iyi ki de yazdım. Bu sefer, kaleme aldığım duygularımı, gerçekten hak eden bir insana yansıtıyor olmak da, apayrı bir duygu. Aşk, duygular, birisine karşı duyduğun sonsuz sevgi, hisler, bunlar gerçekten çok güzel şeyler. Bazen, anlatmak değil, yaşamak gerekir. Bazı zamanlarda yaşadığın duygular kelimelerin dahi sığamadığı seviyelere kadar yükselebiliyor. İnsan, bu tür duyguları yaşadığı halde anlayamazken nasıl başka birisine anlatabilir ki? Sabahattin Ali’nin ölümsüz eseri, Kürk Mantolu Madonna da, gerçekten seven bir kalbin, yıllar geçse de hiçbir zaman değişmeyeceğini okurlarına kanıtlıyor.

Benim Kürk Mantolu Madonna kitabını ikinci okuyuşum, ama okuduğum anda fark ettim ki, aslında ilk okuduğumda hiçbir şey anlamamış, körü körüne okumuşum. İlk olarak size tavsiyem, kitaptan inanılmaz bir zevk almanız için ilk önce âşık olun, ne olursa olsun gerçekten âşık olun, sonra gelin hemen kitabı okuyun. Üzerinizde, dönüşü olmayan etkiler bırakacak. Benim öyle oldu ve bu kadar büyük bir etki bırakacağını tahmin etmiyordum. Bazı kitaplar, gerçekten de gerçek duygularla yazılıyor ve insan o gerçek duyguları hissettiğinde kitap, olduğundan daha fazla anlamlı olabiliyor.

‘’Onun yaşadığı yerde yaşamak, onun gibi yaşamak demek değildi… Bunu zannetmek için pek saf ve ancak benim kadar gafil olmak lazımdı.’’ (sayfa 37)

Kürk Mantolu Madonna kitabına dair duygularım hala daha yoğun, o yüzden elimden geldiğince kitaptan bahsetmeye çalışacağım. Öncelikle kitap, bankacıyken işine son verilen Rasim adında bir adamın gözünden anlatılıyor. Rasim, işine son verildikten sonra eski arkadaşı Hamdi’yle karşılaşır ve onun vasıtasıyla, müdürlüğünü yaptığı bir yazıhanede işe girer. Rasim utangaç bir adam olduğu için adapte olmakta zorlanır, ama yanında çalıştığı Raif adındaki adam ondan daha utangaç gibi görünen, sessiz mizaçlı bir adamdır. Öyle ki en şiddetli anlarda bile olaylara karşı sükûnetini koruyarak zamanını geçirmeye çalışır.

Dışarıdan bakıldığında, kimsenin dediğini umursamayan, kimsenin işine karışmayan, önüne verilen bir işi yapan ve kendisine kötü söz söylendiğinde dahi ağzını açıp tek bir laf etmeyen bir adamdır Raif Efendi. Onun bu durumu Rasim’i haliyle meraklandırır ve onu tanımaya çalışır.

Raif Efendi aynı zamanda rahatsızdır. Arada sırada hastalanır, işe gelemez. Bazı zamanlar işe gelemese de işlerini evden takip etmektedir. O zamanlarda da Rasim, Raif Efendi’ye yardımcı olmak için evine gider. Yine, işe gelemediği günlerden bir gün Rasim, Raif Efendi’nin evine gider. Onun çok hastalandığını görür. Zaman içerisinde birbirleriyle arkadaş olmaya başlamışlardır. Rasim, Raif Efendi’nin son günlerinde bir defterden bahsettiğini fark eder. Raif Efendi, kendisine ait olan bu defteri sobada yakması için Rasim’e verir, ama Rasim merakına yenik düşerek defteri yakmadan önce bir geceliğine okumak için kendisinde kalmasını ister. Raif Efendi bunun hiçbir öneminin olmadığını belirtse de, sonunda pes eder ve defteri verir. Rasim’in defteri okumaya başlamasıyla kitabın ilk bölümü son buluyor ve yıllar önceye, 20 Haziran 1933’e, Raif Efendi’nin Berlin’e gittiğindeki zamana gidiyoruz ve kitabın ikinci bölümü, can alıcı bölümü başlıyor.

Raif, güzel sanatlara meyilli bir öğrencidir. Babasının sabun fabrikası vardır ve babası ileride Raif’in de bu mesleği yapmasını ister. Raif istemese de bir şekilde bu durumundan üstesinden gelerek Berlin’e gider. Bir gün, bir sergide Kürk Mantolu Madonna isimli bir tabloyla karşılaşır. Tabloya duyduğu sevgi, gün geçtikçe artar, tablodaki kişinin tabloyu çizen kişi, yani Maria Puder adında bir kadın olduğunu fark eder. O andan sonra Raif’in hayatını geri dönülemez bir şekilde değişecektir.

Birinci bölümde dönemin sorunlarından, aile yaşantısından ve iş sorunlarından bahsederken, ikinci bölümde tamamen aşka odaklanıyor ve soluksuz okunacak sevgi, 46. sayfadan sonra gözler önüne seriliyor. Yeniden uyarmak istiyorum, ilk başta belirttiğim gibi, karşınıza serilecek bu yaşantıları sağlıklı bir şekilde anlayabilmeniz için aşık olmanız gerektiğini söylüyorum. Aşk, çok garip bir duygu… Hem iyi hem de kötü, ama hayatta, kesinlikle herkesin yaşaması gereken bir detay. Umarım benim kadar şanslısınızdır da, ilk kez tattığınız bu duygu, sevdiğiniz insanla karşılıklı olur. İnanın, o zaman hayatın bütün zorluklarını bulanık bir pencereden görüyorsunuz ve kalbinize aldığınız insanın sizi iyileştirmesine, hayatla iç içe olmasına izin veriyorsunuz.

GÖZ ATIN: Bir Gecede Hayatına Derin İzlerin Kazınması; Gece | Kitap İncelemesi

Yaşadığım bu aşkı, henüz anlatamam, ama Sabahattin Ali, 46. sayfadan, 160. sayfaya kadar, hissettiğim duyguları kelimelerinin arasına saklamış, orada harmanlamış ve 1940-41 yılları arasından bu zamana kadar gelmesini sağlamış. Aşkın, yıllar geçse de, değişmeyeceğini, aşık olan bir kalbin kimde olursa olsun aşkına dair hep aynı ritmde atacağını kanıtlamış. Bu muazzam bir detay. Kürk Mantolu Madonna kitabında, Raif Efendi’nin Maria Puder’e duyduğu aşkı okurken şok oldum. Aynı duyguları ben de yaşıyordum ve yıllar önce yazılan bu aşkı, sevdiğim bir insana duyuyor olmak, hislerimin yıllar önce bir adam tarafından yazılmış olması çok garipti. Aşkın asla değişmeyeceğini kanıtladı, kalbimi aldı, uzak diyarlara götürdü.

Kitaptan, aşağıda paylaşacağım birkaç alıntıyla, aşık olan bir kalbin neler hissettiğini anlayabilirsiniz. O kadar güzel anlatmış ki, hayran olmamak elde değil.

‘’Bir insanın diğer bir insanı, hemen hemen hiçbir şey yapmadan, bu kadar mesut etmesi nasıl mümkün oluyordu?’’ (sayfa 72)

‘’Artık Maria Puder, yaşamak için kayıtsız ve şartsız muhtaç olduğum bir insandı. Bu his ilk anlarda bana da garip geliyordu. Bu yaşıma kadar mevcudiyetinden bile haberim olmayan bir insanın vücudu birden bire benim için nasıl bir ihtiyaç olabilirdi? Fakat bu hep böyle değil midir? Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp, tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?..’’ (sayfa 86)

‘’Bir ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden meydana çıkıyordu…’’ (sayfa 87)

‘’Yaşamak, tabiatın en küçük kımıldanışlarını sezerek, hayatın sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini seyrederek yaşamak; herkesten daha çok, daha kuvvetli yaşadığını, bir ana bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak… Ve bir bilhassa bütün bunları anlatacak bir insanın mevcut olduğunu düşünerek, onu bekleyerek yaşamak… Dünyada bundan daha ferah verici bir şey olabilir miydi?’’ (sayfa 88)

‘’İkimizde birer insan arıyoruz, kendi insanımızı…’’ (sayfa 99)

‘’İçinde hakikaten sevmek kabiliyeti olan bir insan hiçbir zaman bu sevgiyi bir kişiye inhisar ettiremez ve kimseden de böyle yapmasını bekleyemez. Ne kadar çok insanı seversek, asıl sevdiğimiz bir tek kişiyi de o kadar çok ve kuvvetli severiz. Aşk dağıldıkça azalan bir şey değildir.’’ (sayfa 107)

‘’Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş.’’ (sayfa 128)

Her detayıyla o kadar güzel ki… Komple tüm kitabı yazmamak işten bile değil. 🙂 Aşkı detayıyla anlatırken acıyı da bir o kadar yoğun bir şekilde yaşıyor Raif Efendi, Maria Puder’le. Kalbinden akan sevgi yıllar sürüyor ve hiçbir zaman azalmıyor. Muazzam bir sevgi. Ben de hep böyle bir sevgi istedim ve şükür Allah’ıma verdi. Düşündükçe mutlu oluyorum, ama Raif Efendi’yi düşündükçe de üzülüyorum. Keşke her şey başında olduğu gibi güzel gitseydi de, sevdiği kadınla, o tabloda gördüğü ve aşık olduğu Kürk Mantolu Madonna’yla dilediği hayatı yaşayabilseydi.

‘’Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi.’’ (sayfa 149)

‘’Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor.’’ (sayfa 149)

‘’İnsanlar birbirlerinin maddi yardımlarına ve paralarına değil, sevgilerine alakalarına muhtaçtılar. Bu olmadıktan sonra, aile sahibi olmanın hakiki ismi, ”bir takım yabancılar beslemek”ti.’’ (sayfa 150)

‘’Bir hayatı baştan aşağıya dolduracak kadar zengin olan hatıralar, böyle kısa bir zamana sıkıştırıldıkları için hakikattekinden daha canlı, daha tesirliydiler.’’ (sayfa 158)

‘’Her şeyi içinde boğmaya mecbur olmak, diri diri mezara kapanmaktan başka nedir?’’ (sayfa 159)

‘’Hayat, ancak bir kere oynanan bir kumardır, ben onu kaybettim.’’ (sayfa 159)

‘’Sen bana, dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir ruhum olduğunu öğrettin. Bunu, sonuna kadar götüremediysen kabahat senin değil… Bana hakikaten yaşamak imkanını verdiğin bir ay için sana teşekkür ederim. Böyle birkaç ay, birkaç ömür kıymetinde değil midir?..’’ (sayfa 159)

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Mission News Theme by Compete Themes.