İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Akilah Azra Kohen – Pi | Kitaptan 26 Alıntı

Son güncelleme tarihi 29 Ağustos 2020

KİTAPTAN 26 ALINTI

Kitabın incelemesine buradan ulaşabilirsiniz.

Hak ancak sahip olduğunu fark etmekle korunabilirdi ve ancak kişinin kendisi kendi hakkını koruyabilirdi. Birbirimize edeceğimiz tek yardım, hakkımıza sahip çıktığımızın şahitliğiydi. (Sayfa 12)

Acıyla tanışan insan, acı veren bir şeye dönüşmeyi hak görür olmuştu. İntikam, cehennemin tek ateşiydi. Hınçla savaştığın şeye dönüşmekse tek seçenek. (Sayfa 16)

”Çünkü karanlıkla savaşmanın tek yolu, fark etmektir. Fark edince ışık olursun. Karanlıkta etrafını görebilmek için nasıl bir an durup dikkatle odaklanman gerekirse insanlığa rehber olsun diye insana adanmış bu yolu, ancak odaklanıp dikkat ettiğin yani fark ettiğin zaman özgürleşebilirsin.” (Sayfa 22)

Kendine yalan söyleyebildiği için kendine katlanabiliyordu insan. (Sayfa 45)

Fırtınayla kaybolup tsunamiyle kıyıya vuran, çölde çiçek açıp buzula kök salan iki kişi… nefretle ihtiyacın birleştiği yerde, birbirlerinin gözlerinin içindeydiler. (Sayfa 64)

Mutluluk arayışı için kahrolmak olacaktı insanlığın sonu. Mutlu olmaya çalıştıkça nasıl da heba oluyordu insan. (Sayfa 75)

İnsan yalnızdı. Ne kadar bir arada olursak o kadar yalnızlaşıyor, kalabalıkta kayboluyorduk. (Sayfa 90)

Diğerlerinin gözünde adam olurken diğerlerinin gözünde kaybederdiniz aslında, çünkü ruh değersizleştikçe güç artardı. (Sayfa 101)

Eksiklerimize odaklanıp inancımızı kaybedersek yeteneklerimiz asla var olamaz. Beslemek lazım, eksikliği ne olursa olsun insanı beslemek lazım. Kolay değil, ama başardığınızda hayatınızda keyif aldığınızdan daha keyifli, daha huzurlu olacaksınız. (Sayfa 118)

İlkelliğin torpiliydi bu: Güzellik. Karakteri önemsizleştiren zehirli bir etkiydi. İzleyene ilham, yokluğunu çekKirlenmiş tazelikleriyle insan ırkının geleceği, saplandıkları aşk arayışında kaybolmuştu. Eksiklik başka biriyle tamamlanamazdı. Aşk sadece motivasyondu, insanın kendi versiyonunun en iyi haliyle var olabilmesi adına tetikleyen bir motivasyon. Motivasyonu merkeze koyup geri kalan her şeyi ona adamaksa kayboluştu.ene acı, avcısına amaç, aşığına neden, öfkeye güçsüzlük, yağmacıya hedef, sahibine başta kolaylık sonda lanet veren şey bedeninin her tarafını sarmıştı. (Sayfa 127)

Cehennemi temizlemek için cehenneme girmek gerekirdi. (Sayfa 171)

Birlikte acı çektiğimiz, birlikte sevdiğimiz, birlikte düşündüğümüz, birlikte ürettiğimiz insanlardı birlikte hissettiğimiz. (Sayfa 245)

Özge, içinde ”Yenil!” diyen sesi çiğnercesine ayağa fırladı.
”Anlamıyorsun, o küçük, kavramları şaşmış, her şeyi anladığını sanan ama içinde yaşadığın kutucuğu evren sanan beynin anlamıyor değil mi? Hayat, güçlüyü kayırmıyor, her varlığa güçlü olabilmek, kendi versiyonunun en güçlüsü olabilmek için fırsat veriyor. Yaşadığımız her türlü olay aslında bir egzersiz. Yaşadığımız her kötü travma, aslında zihnimize kazınan bir yol haritası. Yaşadığımız her darbe aslında gelişmesi gereken yanımızın aşısı! Evren güçlü kayırmıyor, güçlü olabilecekken kendi gücünü bulamayıp saklanmaya çalışanları, kaçanları eliyor. Yaradan’ın adaletini fark edemeyecek kadar zavallısın!”
(Sayfa 247)

Bir şey nasıl bu kadar birbirine zıt etkiye neden olabilirdi? Zıtlıkların dünyasındaydık. Var olan her şey, aslında bir çizginin iki ucunu ifade ediyordu. Aydınlık, karanlığın diğer ucuydu, sevgi nefretin, güzellik çirkinliğin diğer ucu. Her şey sanki birbirine tamamen zıt iki uçla tamamen var olabiliyordu. (Sayfa 342)

Don Kişot’tu Özge, ama değirmenlere karşı değildi, karşısında umursamazlar vardı. Yüzlere umursamaz, bir arada ona gülümsüyorlardı. (Sayfa 421)

İmkansız yoktu imkanı olanlar için. İmkansızlık, adı üstünde sadece imkanın yetersizliğiydi. (Sayfa 454)

Farklı farklı olmamız çok önemli ve değerlidir. Yanımda sadece benim gibi düşünün, inanan, benim gibi yargılayan insanlarla yaşasaydım ruhumun evrimi dururdu, Hiçbir şey öğrenemez, asla gelişemezdim. Kabul ettiğimiz, saygı duyduğumuz farklılıklarımızdır birbirimize katkımız. (Sayfa 460)

Aşk ne acımasızca, dışarıda kalan herkesi aşağılayan, yalnızlıkla cezalandıran, acıtan, açlıkla kıvrandıran bir lanet gibiydi, diye düşündü Bilge aşk ile saplantı arasındaki farkı bilmeden. (Sayfa 501)

O inatçı kafası kabul etmeyecekti hayatın gerçeklerini. Bir almak için üç vermek gerektiğini, binlerce yıldır medeniyetlerin bu hesap üzerinde kurulduğunu, insanlığın hakkın yağmalanmasıyla insanlık olduğunu, insanlık için insanı kurban etmek gerektiğini anlamayacaktı. Peki, nasıl koruyacaktı Sadık onu? (Sayfa 533)

Ama korkmuyordu. Ölse de yeniden doğacaktı, biliyordu. Neden böyle hissediyordu? Bilmiyordu, ama zamanı gelen bir düşünce, zamanı gelen mevsim gibi güçlüydü. (Sayfa 559)

Asla feda edemeyeceği tek şeyi, aşkı feda edebilir miydi ruh? (Sayfa 568)

Aşktı bu panzehirin beslediği şey, kendimizle yüzleşmemiz için vardı aşk. Değersizleşen anlamların yeniden hayat bulması için vardı. İnsan gelişsin, kendiyle savaşabilsin diye yaratılmış en büyük ilaçtı aşk! İnsanın umursamazlığının ve merhametsizliğinin tek ilacıydı, aşk! (Sayfa 569)

Ne garipti aşk! Biri için tekamüle en büyük araç olabilirken diğeri için en büyük tuzaktı. (Sayfa 573)

Tesadüf yoktu bu evrende, insan yaşaması gereken her şeyi yaşamalı, hissetmesi gereken her şeyi hissetmeli ve hayatının analizini yapmalıydı, ancak o zaman hayatının onu buluşturmak istediklerine hazır olabilirdi. (Sayfa 579)

”Deniz’in her zaman söylediği gibi, iyi bir örnek doğru zamanda doğru tohuma ulaşan ışık gibidir, her şeyden daha fazla besler ve güç verir. Bizi gömdüler, ama tohum olduğumuzu bilmiyorlardı.” (Sayfa 655)

Doğru insanla aşkın delilik değil, dengenin salimliği olduğunu öğrenmişti Deniz, Özge’nin bedeninden ve asla gölgeleri öldüremeyeceğini, sadece ışık tutabileceğini öğrenmişti Özge, Deniz’le birlikteliğinden. Birbirlerinin dengilerdi, bu yüzden de, birlikte dengedelerdi. (Sayfa 683)

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Mission News Theme by Compete Themes.